Çocuklar ve Küfür
Çocuklarda küfürlü ve argo dil kullanımı, ebeveynler için endişe verici ve çoğu zaman kafa karıştırıcı bir durumdur. Bir çocuğun ağzından duyulan ve yetişkin dünyasına ait olduğu varsayılan bu kelimeler, ebeveynlerde şaşkınlık, öfke, utanç ve hatta ebeveynlik becerilerine yönelik bir sorgulama yaratabilir. Ancak bu davranış, genellikle sanıldığı gibi ahlaki bir çöküşün veya geri dönülmez bir ebeveynlik hatasının bir işareti değildir. Aksine, çocuğun gelişim sürecinde karşılaşılabilecek karmaşık bir davranış örüntüsüdür ve doğru anlaşıldığında, çocuğun iç dünyası, karşılanmamış ihtiyaçları ve çevresiyle olan etkileşimi hakkında değerli ipuçları sunar.1
Bu kapsamlı rehberde savunulacak temel tez, küfürlü dilin sadece “susturulması” veya “cezalandırılması” gereken bir sorun olmadığıdır. Bu davranış, altında yatan nedenlerin “anlaşılması” ve çocuğun bu ihtiyaçlarını daha sağlıklı ve sosyal olarak kabul edilebilir yollarla karşılamayı öğrenmesi için bir fırsat olarak görülmelidir. Ebeveynin bu davranış karşısında sergilediği ilk ve devamındaki tepkiler, küfürün geçici bir gelişimsel deneme mi, yoksa köklü ve kalıcı bir alışkanlık mı olacağını belirleyen en kritik faktördür.3
Bu raporun amacı, ebeveynleri ani bir panik veya öfkeyle etkisiz ceza yöntemlerine başvurmaktan alıkoymaktır. Bunun yerine, onlara durumu soğukkanlılıkla analiz etme, çocuğun davranışının ardındaki gerçek ihtiyacı anlama ve hem kısa hem de uzun vadede etkili olacak yapıcı, tutarlı ve empatik stratejiler geliştirme konusunda yetkinlik kazandırmayı hedeflemektedir. Bu yolculuk, yasaklamak ve kontrol etmekten çok, anlamak, rehberlik etmek ve bağ kurmak üzerine kuruludur.
Bölüm 1: Çocuğun Küfrünün Psikolojisi: Neden Küfrederler?

Çocukların küfürlü dil kullanmasının ardında tek bir neden yoktur. Bu davranış, çocuğun yaşına, mizaç özelliklerine, gelişimsel dönemine ve içinde bulunduğu çevresel koşullara bağlı olarak değişen, çok katmanlı bir motivasyon ağından kaynaklanır. Bu nedenleri anlamak, doğru müdahale stratejisini belirlemenin ilk ve en önemli adımıdır.
1.1. Taklit ve Modelleme: “Kayıt Cihazı” Olarak Çocuk
Çocuk gelişiminin en temel dinamiklerinden biri taklittir. Özellikle erken çocukluk dönemindeki (0-6 yaş) çocuklar, çevrelerindeki tüm uyaranlara karşı son derece açıktır ve dünyayı, en çok vakit geçirdikleri kişileri gözlemleyerek ve kopyalayarak öğrenirler.1 Bu bağlamda uzmanlar, çocuğu bir “fotoğraf makinası” veya “kayıt cihazı” gibi tanımlar; çocuk, gördüğünü ve duyduğunu filtresiz bir şekilde kaydeder ve tekrar eder.6
Bu durum, küfürlü dil kullanımıyla mücadelede ilk ve en temel sorumluluğun ebeveynlere ve çocuğun yakın çevresindeki yetişkinlere düştüğünü net bir şekilde ortaya koyar. Ebeveynin veya bakıcının öfkelendiğinde, şaşırdığında veya şakalaşırken küfürlü ifadeler kullandığı bir aile ortamında, çocuğun bu kelimeleri öğrenmesi ve kullanması kaçınılmazdır. Böyle bir durumda, ebeveynin çocuktan küfretmemesini beklemesi sadece gerçekçi olmamakla kalmaz, aynı zamanda çocuk için derin bir tutarsızlık ve kafa karışıklığı yaratır. Çocuk, “söylediğini yap, yaptığımı yapma” ikilemiyle karşı karşıya kalır ve bu durum, ebeveynin koyduğu kuralların ve kendi davranışlarının tutarlılığını zayıflatır.6 Dolayısıyla, çocuğun dilini temizlemeye yönelik her türlü çabanın başlangıç noktası, yetişkinlerin kendi dillerini gözden geçirmesidir.
1.2. Dikkat Çekme İhtiyacı: En Güçlü Silah
Her çocuğun temel psikolojik ihtiyaçlarından biri, ebeveynleri tarafından görülmek, fark edilmek ve önemsenmektir. Göz ardı edildiğini, yeterli ilgi ve sevgi görmediğini hisseden bir çocuk için küfür, ebeveynin dikkatini anında ve garantili bir şekilde çekmenin en etkili yollarından birine dönüşebilir.1 Çocuk, bu kelimelerin yetişkinler üzerinde özel bir “gücü” olduğunu, şaşkınlık, gülme veya öfke gibi güçlü tepkiler yarattığını ve bu sayede tüm ilgiyi üzerine topladığını hızla fark eder.3
Bu dinamiğin altında yatan kritik nokta, çocuğun aradığı ilginin niteliğinin (olumlu veya olumsuz) ikinci planda kalmasıdır. Yeterince ilgi görmeyen bir çocuk için, ebeveyninden alacağı kızgın bir bakış veya sert bir uyarı bile, tamamen yok sayılmaktan daha iyidir. Bu süreç şu şekilde işler:
- Çocuk, görülme ve fark edilme gibi temel bir psikolojik ihtiyaç duyar.1
- Bu ihtiyacını “Anne, resmime bakar mısın?” gibi olağan yollarla karşılayamaz veya karşılandığını hissetmez.
- Çevresinden duyduğu, güçlü bir etki yaratan “yasak” bir kelimeyi (küfür) kullanır.
- Ebeveyn, o ana kadar meşgul olduğu her şeyi bırakarak anında tepki verir: şaşırır, güler, kızar veya bağırır.3
- Sonuç olarak, çocuğun temel ihtiyacı olan dikkat çekme anında karşılanmış olur. Bu sonuç, davranışı doğrudan pekiştirir.6 Ebeveyn, farkında olmadan, çocuğa “Benim dikkatimi çekmek istiyorsan, bu kelimeyi kullanmalısın” mesajını vermiş olur. Bu mekanizma, küfürün neden özellikle ilgi ve sevgi yoksunluğu yaşayan çocuklarda en sık görülen nedenlerden biri olduğunu açıklar.1

1.3. Duygusal Boşalım: Kelimelerin Yetersiz Kaldığı Anlar
Çocuklar, özellikle küçük yaşlarda, anlamını tam olarak bilmeseler bile, küfürlü kelimeleri yoğun duygularını ifade etmek için bir araç olarak kullanırlar. Kızgınlık, öfke, hayal kırıklığı, engellenme veya üzüntü gibi başa çıkmakta zorlandıkları karmaşık duygular, küfür yoluyla dışa vurulur.1 Bu durum, özellikle yaşam alanı ebeveynleri tarafından aşırı derecede daraltılan, sürekli engellenen veya baskıcı-otoriter bir tutuma maruz kalan çocuklarda bir tepki olarak daha sık gözlemlenir.5
Bu bağlamda küfür, aslında gelişmemiş bir “duygusal kelime dağarcığının” en belirgin semptomlarından biridir. Süreç şu şekilde ilerler:
- Çocuk, bir engellenme, haksızlık veya hayal kırıklığı durumu yaşar (örneğin, oyuncağının elinden alınması, isteğinin reddedilmesi).
- İçinde öfke, haksızlığa uğramışlık gibi yoğun bir duygu birikir.6
- Ancak çocuk, bu karmaşık ve yoğun duyguyu tanımlayacak, anlamlandıracak ve ifade edecek yeterli kelime haznesine sahip değildir. Bir yetişkin gibi “Şu an çok sinirliyim çünkü bana sormadan oyuncağımı aldın ve bu beni hayal kırıklığına uğrattı” diyemez.
- Bu yoğun duygusal enerjiyi boşaltmanın en kolay, en hızlı ve en güçlü yolu olarak, çevresinden duyduğu tek bir çarpıcı kelimeyi, yani küfrü kullanır. Bu, bir nevi duygusal bir kısa devredir. Bu nedenle, bu davranışla başa çıkmanın yolu sadece kelimeyi yasaklamak değil, aynı zamanda çocuğa duygularını tanıma, isimlendirme ve sağlıklı bir şekilde ifade etme becerisini kazandırmaktır.4
1.4. Güç, Büyüme ve Bağımsızlık Göstergesi
Çocuklar için küfürlü konuşmak, yetişkin dünyasına ait bir davranış olarak algılandığından, “büyüdüğünü ispat etme çabasının” bir parçası olabilir.1 Çocuk, bu kelimeleri kullanarak yetişkinler gibi “güçlü” ve “dokunulmaz” olduğunu hissetmeye çalışır. Bu motivasyon, özellikle sigara kullanmaya özenme gibi diğer yetişkin davranışlarını taklit etme eğilimleriyle paralellik gösterir.6
Aynı zamanda küfür, çocuğun özerklik ve bağımsızlık arayışının bir ifadesi olabilir. Özellikle kuralların çok katı olduğu, baskıcı ve otoriter ebeveyn tutumlarının sergilendiği ailelerde, küfür etmek bir isyan, bir başkaldırı ve ebeveyn otoritesine meydan okuma eylemidir.6 Çocuk, bu yolla kendi sınırlarını çizmeye ve “Ben de bir bireyim ve kendi kararlarımı verebilirim” mesajını vermeye çalışır. Bu bir savunma mekanizması olarak da işlev görebilir.7
1.5. Sosyal Dinamikler: Akran Baskısı ve Aidiyet
Çocuğun sosyal çevresi genişledikçe, özellikle okul çağı ve ergenlik dönemlerinde, akran grubunun etkisi ebeveynlerin etkisinin önüne geçmeye başlar. Bu dönemlerde küfür, grup içinde kabul görme, popüler olma ve bir yere ait olma isteğiyle doğrudan ilişkili hale gelir.5 Çocuk, arkadaşlarının kullandığı dili taklit ederek veya grubun normlarına uyum sağlamak için küfürlü konuşarak o sosyal çevrenin bir parçası olduğunu göstermeye çalışır.10
Bu noktada küfür, bireysel bir davranış olmaktan çıkarak karmaşık bir sosyal koda dönüşür. Bu dili kullanmak, o sosyal grubun bir üyesi olduğunu ve grubun yazılı olmayan kurallarını kabul ettiğini simgeler. Bu durumla başa çıkmak, sadece çocukla bireysel olarak konuşmayı değil, aynı zamanda okul rehberlik servisi ve öğretmenlerle iş birliği yaparak daha geniş bir sosyal bağlamda çözüm aramayı gerektirebilir.10
1.6. Merak ve Keşif: Kelimelerin Gücünü Test Etme
Özellikle okul öncesi dönemdeki çocuklar için küfür, dilin sınırlarını ve kelimelerin insanlar üzerindeki etkisini keşfetmeye yönelik çocuksu bir meraktan kaynaklanabilir. Yetişkinleri şok etmenin, sarsmanın ve alışılmadık tepkiler almanın eğlenceli olabileceğini düşünürler.2 Bu, bir nevi sosyal bir deneydir: “Bu kelimeyi söylediğimde ne olacak?” sorusunun cevabını ararlar. Ebeveynin vereceği abartılı tepki, bu deneyi daha da heyecanlı ve tekrarlanmaya değer kılar.
Bölüm 2: Gelişimsel Yolculuk: Yürüme Çağından Ergenliğe Küfür
Çocukların küfür kullanma davranışı, yaşlarına ve içinde bulundukları gelişimsel döneme göre önemli farklılıklar gösterir. Aynı kelime, 3 yaşındaki bir çocuk için anlamsız bir ses tekrarıyken, 15 yaşındaki bir ergen için karmaşık bir kimlik ifadesi olabilir. Ebeveynlerin bu gelişimsel farklılıkları anlaması, paniklemek yerine duruma uygun, sakin ve etkili bir tepki vermelerini sağlar.
2.1. Okul Öncesi Dönem (2-5 Yaş): Anlamsız Tekrarlar ve “Tuvalet Dili”
- Davranış Profili: Bu yaş grubundaki çocuklar, duydukları kelimelerin sosyal anlamlarını ve yarattığı etkiyi tam olarak kavrayamazlar. Bir papağan gibi, çevrelerinden duydukları ilginç veya vurgulu sesleri, özellikle de yetişkinlerin tepki verdiği kelimeleri tekrar etme eğilimindedirler.3 Bu dönemde küfür, genellikle bedensel işlevlere yönelik doğal bir merakın uzantısı olan ve uzmanlar tarafından “tuvalet dili” olarak adlandırılan kelimelerle (örneğin, kaka, çiş, popo, pipi) birlikte kullanılır.2 Kullanılan “kötü sözler” genellikle daha masum ve basittir: “pis kaya”, “kötü çocuk”, “eşek”, “aptal” gibi ifadeler yaygındır.2
- Temel Motivasyon: Bu dönemdeki temel motivasyon, kelimenin anlamından çok, yarattığı ses ve aldığı tepkidir. Çocuk, bu kelimeleri söylediğinde yetişkinlerin yüzünde oluşan şaşkınlık, gülme veya hafif şok ifadesini gözlemlemekten keyif alır.2 Amaç, birini incitmekten ziyade, yetişkinleri sarsmak, tepkilerini ölçmek ve dilin gücünü keşfetmektir.
2.2. Okul Çağı (6-12 Yaş): Anlamın Keşfi ve Sosyal Kullanım
- Davranış Profili: Bu yaşa gelindiğinde çocuk, artık kullandığı kelimelerin sadece bir ses olmadığını, aynı zamanda aşağılayıcı, incitici ve toplum tarafından “yasak” olarak kabul edilen bir anlam taşıdığını fark etmeye başlar. Küfür, bir öfke, hayal kırıklığı veya engellenme ifadesi olarak daha bilinçli bir şekilde kullanılır.2 Akran grubunun etkisi bu dönemde dramatik bir şekilde artar. Küfürlü konuşmak, grup içinde bir statü kazanma, “havalı” görünme veya dışlanmamak için bir kabul görme aracı haline gelebilir.5
- Temel Motivasyon: Okul öncesi dönemdeki dikkat çekme ve duygusal boşalım motivasyonları devam ederken, bunlara “akran grubuna dahil olma”, “güçlü hissetme” ve “sınırları test etme” gibi daha karmaşık sosyal motivasyonlar eklenir. Bu dönem, çocuğun empati becerisinin de gelişmeye başladığı bir evredir.11 Bu nedenle, bu kelimelerin başkalarını nasıl incitebileceği, arkadaşlık ilişkilerini nasıl olumsuz etkileyebileceği üzerine mantıklı konuşmalar yapmak için en uygun dönemdir.
2.3. Ergenlik Dönemi (13+ Yaş): Kimlik, İsyan ve Aidiyet Dili
- Davranış Profili: Ergenlik döneminde küfür ve argo kullanımı, genellikle ergenin kimlik arayışının, ebeveyn otoritesinden ve değerlerinden ayrışma çabasının ve akran grubuna olan sarsılmaz bağlılığının bir parçası haline gelir.12 Dil, artık sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda bir isyan bayrağı ve bağımsızlık ilanıdır.6 Argo ve küfür, ergenler arasında bir tür “gizli dil” işlevi görerek onları yetişkin dünyasından ayırır ve kendi aralarındaki bağı güçlendirir.
- Temel Motivasyon ve Derin Anlam: Bu dönemde küfür, artık basit bir davranış sorunu olmaktan çıkarak, karmaşık bir sosyo-linguistik kimlik belirtecine dönüşür. Bu dönüşümün altında yatan psikolojik süreç şu şekilde işler:
- Ergen, gelişimsel olarak ebeveynlerinden psikolojik olarak ayrışma ve kendi özgün kimliğini inşa etme gibi zorlu bir görevle karşı karşıyadır.12
- Bu sancılı süreçte, ebeveynlerin ve diğer otorite figürlerinin etkisi doğal olarak azalır ve akran grubunun etkisi baskın hale gelir. Bir araştırmanın ifadesiyle, “Ebeveynlerinden boşalan bu koltuğa arkadaşları oturur”.12
- Akran grubu, kendine özgü normlar, değerler, giyim tarzları ve en önemlisi bir “dil” geliştirir. Bu dil, yetişkinlerin dilinden farklılaşmak için genellikle yoğun argo ve küfür içerir.
- Ergen, bu özel dili kullanarak hem gruba ait olduğunu (“ben sizden biriyim”) hem de grubun dışındakilerden, özellikle de yetişkinlerden, farklı ve bağımsız olduğunu (“ben sizden değilim”) ilan eder.
- Bu nedenle, bu yaştaki bir ergenle küfür hakkında konuşurken, sadece kelimenin “ayıp” veya “yanlış” olduğunu söylemek genellikle etkisiz kalır. Çünkü ergen için o kelime, “ayıp” olmanın çok ötesinde “bağımsızlık”, “arkadaşlık”, “güç” ve “kimlik” gibi çok daha derin ve güçlü anlamlar taşımaktadır. Etkili bir müdahale, bu derin anlamları ve ergenin karşılanmaya çalışılan psikolojik ihtiyacını göz ardı etmemelidir.
Aşağıdaki tablo, ebeveynlere farklı yaş gruplarındaki küfür davranışını daha iyi anlamaları ve gelişimsel düzeye uygun tepkiler vermeleri için bir özet sunmaktadır.
Tablo 1: Yaş Gruplarına Göre Küfür: Motivasyonlar, Örnekler ve Ebeveyn Yaklaşımı
Yaş Grubu | Baskın Motivasyonlar | Tipik Dil Kullanımı Örnekleri | Önerilen Ebeveyn Yaklaşımı |
2-5 Yaş (Okul Öncesi) | Taklit, Ses ve Tepki Keşfi, Dikkat Çekme, Merak 2 | “Kaka”, “çiş”, “popo”, “aptal”, “pis”, “eşek” gibi anlamsız tekrarlar ve masum “kötü sözler” 2 | Sakince görmezden gelme, abartılı tepki vermeme (gülme, kızma), dikkatini başka yöne çekme, kelimenin anlamını sorma (“Dilsizlik Oyunu”).3 |
6-12 Yaş (Okul Çağı) | Duygusal Boşalım (öfke, hayal kırıklığı), Akran Etkisi ve Kabul Görme, Güçlü Hissetme, Sınırları Test Etme 2 | Anlamı bilinen, aşağılayıcı veya cinsel içerikli küfürler, akran grubuna özgü argo ifadeler.2 | Sakin ve net sınırlar koyma, davranışın altında yatan duyguyu anlama (duygu koçluğu), kelimenin anlamı ve başkaları üzerindeki etkisi hakkında konuşma, alternatif ifade yolları öğretme.6 |
13+ Yaş (Ergenlik) | Kimlik Arayışı, Bağımsızlık ve İsyan, Ebeveynden Ayrışma, Akran Grubuna Aidiyet, Sosyal Kabul 6 | Yoğun ve sistematik argo ve küfür kullanımı, gruba özgü jargon, yetişkinleri şok etmeye yönelik bilinçli dil seçimi.12 | İletişim kanalını açık tutma, yargılamadan dinleme, altta yatan ihtiyacı (aidiyet, kimlik) anlama, net ama esnek sınırlar koyma, saygı çerçevesinde beklentileri ifade etme, özel alana saygı gösterme.9 |
Bölüm 3: İlk Tepki: Ebeveynin Kritik Anı
Bir çocuğun ağzından ilk kez küfürlü bir kelime duyulduğu an, ebeveyn için bir şok anı olabilir. Ancak bu an, aynı zamanda davranışın gelecekteki seyrini belirleyecek en kritik andır. Ebeveynin vereceği ilk tepki, kelimeye bir “güç” atfedip onu çocuk için cazip bir silaha dönüştürebilir ya da gücünü elinden alarak sıradanlaştırabilir. Bu nedenle, hazırlıklı ve bilinçli olmak büyük önem taşır.
3.1. Sakin Kalmanın Gücü: Davranışı Pekiştiren Tuzak Tepkiler
Araştırmalar ve uzman görüşleri, çocuğun ilk küfrüne verilen en yaygın ve aynı zamanda en zararlı tepkilerden birinin gülmek olduğunu göstermektedir.3 Ebeveynler, küçük bir çocuğun ağzından çıkan bu yetişkin kelimesine şaşırıp istemsizce gülebilir, hatta durumu eğlenceli bularak çocuğa kelimeyi tekrarlatabilirler. Ancak bu tepki, çocuğa çok net bir mesaj verir: “Bu kelime komik ve ilgi çekici.” Benzer şekilde,
şaşırmak, dehşete düşmek, bağırmak veya abartılı bir öfke göstermek gibi ani ve şiddetli tepkiler de aynı derecede tehlikelidir. Bu tür tepkiler, çocuğun bu davranışı özellikle dikkat çekmek, ebeveynini kızdırmak veya ortamda bir güç gösterisi yapmak için tekrarlamasını pekiştirir.5
Ebeveynin ilk tepkisi, aslında o kelimeye bir “anlam” ve “güç” atayan bir eylemdir. Süreç şu şekilde işler:
- Çocuk, büyük olasılıkla anlamını bilmediği, sadece duyduğu bir kelimeyi söyler. O an için kelime, çocuk için nötr bir ses dizisidir.
- Ebeveyn, kahkaha atar, gözlerini büyütür veya dehşete düşer. Bu güçlü duygusal tepki, çocuğa anında şu sinyali gönderir: “Bu kelime sıradan bir kelime değil. Bu kelime özel. Bu kelime bir etki yaratıyor.”
- Kelime artık çocuk için nötr değildir; yetişkinleri kontrol edebileceği, dikkatleri üzerine çekebileceği bir “süper güç” kazanmıştır.
- Bu tepkinin ardından gelen yasaklama veya ceza, bu “süper gücü” ve “yasak meyveyi” daha da çekici ve arzu edilir hale getirir. Bu nedenle, en etkili ilk tepki, kelimeye herhangi bir özel güç atfetmeyen, sakin, nötr ve kontrollü bir tepkidir. Ebeveynin kendi duygusal regülasyonunu sağlayabilmesi, çocuğun davranışını yönetmenin ilk ve en önemli adımıdır.
3.2. Stratejik Görmezden Gelme: Ne Zaman ve Nasıl?
Özellikle küçük yaşlardaki çocuklarda (2-5 yaş) ve davranışın temel motivasyonunun dikkat çekme veya tepki ölçme olduğu anlaşıldığında, en etkili yöntemlerden biri davranışı stratejik olarak görmezden gelmektir.3 Eğer ebeveynler bu kelimeyi duyduklarında üzülüp şaşırmaz, herhangi bir tepki vermezlerse, çocuğun bu sözcükleri söylemesi için bir nedeni kalmayabilir.8 Davranışın yakıtı olan “ilgi” kesildiğinde, davranış zamanla kendiliğinden söner.
Bu stratejinin doğru uygulanması önemlidir:
- Tamamen Tepkisiz Kalmak: Çocuğun söylediği kelimeyi duymamış gibi davranmak, meşgul olunan işe devam etmek veya “hiçbir şey olmamış gibi arkanı dönmek” etkili bir yöntemdir.3
- Çevreyi Yönetmek: Eğer ortamda başka çocuklar varsa ve küfre güler veya ilgi gösterirlerse, küfreden çocuk hariç diğer çocukların dikkatini hızla başka bir yöne çekmek gerekir. Örneğin, onları yeni bir oyun oynamaya davet etmek veya onlardan bir konuda yardım istemek gibi.3
- Konuyu Gündeme Getirmemek: Olay anında veya sonrasında konuyu tekrar açıp “Bir daha o kelimeyi duymayayım” gibi uyarılarda bulunmak, görmezden gelme stratejisinin etkisini azaltır.
3.3. Sakin ve Net Müdahale: Görmezden Gelmenin Mümkün Olmadığı Durumlar
Stratejik görmezden gelme her durumda uygun veya mümkün olmayabilir. Özellikle aşağıdaki durumlarda sakin ve net bir müdahale gerekir:
- Kelime, bir başkasına yönelik doğrudan bir hakaret veya saldırı olarak kullanıldığında.
- Davranış, okul, misafirlik gibi kamusal bir alanda gerçekleştiğinde.
- Çocuk daha büyük yaştaysa ve kelimenin anlamını biliyorsa.
Bu durumlarda müdahale, asla tehdit, şiddet, bağırma veya çocuğu utandırma içermemelidir.6 Bu tür cezalandırıcı yaklaşımlar, davranışı sadece geçici olarak bastırır ama altında yatan nedeni çözmediği için kalıcı bir çözüm sağlamaz; aksine çocuğun öfkesini ve isyanını artırabilir.6
Doğru müdahale şu adımları içermelidir:
- Doğru Zamanı Beklemek: Müdahaleyi, olayın sıcaklığı geçtikten sonra, hem ebeveynin hem de çocuğun sakin olduğu bir zamanda yapmak en etkilisidir.3
- Sakin ve Net Bir Dille Konuşmak: “Biraz önce kullandığın o kelime hakkında konuşmak istiyorum. Bizim ailemizde birbirimize karşı bu tür kelimeler kullanmıyoruz çünkü bunlar insanları incitebilir ve üze bilir” gibi basit, net ve yaşına uygun açıklamalar yapmak.10
- Davranışa Değil, Nedene Odaklanmak: “Neden bu kadar sinirlendin?” veya “O kelimeyi söylediğinde ne hissetmiştin?” gibi sorularla çocuğun davranışının altında yatan duyguya veya ihtiyaca odaklanmak.4 Bu, sorunu bir “terbiye meselesi” olmaktan çıkarıp bir “ihtiyaç ve duygu ifadesi” meselesi olarak ele almayı sağlar.

Bölüm 4: Küfürlü Dili Yönetmek İçin Yapıcı Stratejiler
İlk tepkinin ardından, küfürlü dil kullanımının bir alışkanlığa dönüşmesini engellemek ve çocuğa daha sağlıklı iletişim becerileri kazandırmak için uzun vadeli, yapıcı ve tutarlı stratejiler uygulamak gerekir. Bu stratejiler, yasaklamaktan çok öğretmeye, cezalandırmaktan çok rehberlik etmeye odaklanır.
4.1. Temel Kural: Örnek Olmak
Tüm uzmanların ve araştırmaların birleştiği en temel ve vazgeçilmez nokta budur: Ebeveynler, çocuklarına en güçlü rol modelleridir.1 Ebeveynin, çocuğunun sergilemesini istediği davranışları öncelikle kendisinin sergilemesi gerekir. Bu, sadece günlük konuşmalarda küfür veya argo kullanmamayı değil, aynı zamanda daha zorlayıcı durumları da kapsar. Bir ebeveynin trafikte sıkıştığında, bir eşyayı kırdığında veya hayal kırıklığı yaşadığında kendi öfkesini ve stresini nasıl yapıcı bir dille yönettiği, çocuk için en değerli derstir. Çocuk, öfke kontrolünü ve duygusal regülasyonu, soyut nasihatlerden çok, ebeveynini taklit ederek somut bir şekilde öğrenir.5
4.2. Duygu Koçluğu: Alternatif İfade Yolları Öğretmek
Küfürün genellikle karşılanmamış bir duygunun veya gelişmemiş bir duygusal kelime dağarcığının sonucu olduğu düşünüldüğünde, en etkili stratejilerden biri “duygu koçluğu” yapmaktır. Çocuğun kızgınlık, kırgınlık, hayal kırıklığı gibi olumsuz duygularını rahatça ve yargılanma korkusu olmadan ifade edebilmesine imkân tanımak, onun kendini ifade etmek için küfür limanına sığınmasını engeller.4 Çocuğa duygularını anlatacak yeni ve daha uygun yollar ve kelimeler öğretmek gerekir.9
Duygu koçluğu uygulamaları şunları içerebilir:
- Duyguyu Yansıtmak: Çocuğun duygusunu fark edip ona ismini koymak. Örneğin, “Yüz ifaden çok sinirli görünüyor, sanırım arkadaşının oyununu bozmasına çok kızdın” gibi cümlelerle çocuğun yaşadığı duyguyu ona geri yansıtmak.
- Alternatif İfadeler Sunmak: Küfür yerine kullanabileceği, sosyal olarak kabul edilebilir ama duygusunu yine de güçlü bir şekilde ifade eden kelimeler ve cümleler öğretmek. Örneğin, “Bu hiç adil değil!”, “Çok sinirlendim!”, “Hayal kırıklığına uğradım!” gibi ifadeler sunmak.5
- Duyguların Geçerliliğini Onaylamak: Çocuğun hissettiği öfkenin veya üzüntünün normal ve geçerli bir duygu olduğunu kabul etmek. “Kızmakta haklısın ama bu şekilde ifade etmek doğru değil. Gel, başka nasıl söyleyebiliriz düşünelim” gibi bir yaklaşım, çocuğun duygusunu reddetmeden davranışını yönlendirir.
4.3. Açık İletişim: “Yasak” Kelimeler Hakkında Konuşmak
Çocuğu sadece yasaklamak yerine, onu bir diyaloğun içine dahil etmek, ahlaki ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirir. Çocuğun yaşına ve anlama düzeyine uygun bir şekilde, bu “yasak” kelimeler hakkında açıkça konuşmak önemlidir.4 Bu konuşma, kelimelerin sözlük anlamlarını, neden kaba veya saygısız kabul edildiklerini ve insanlar üzerinde nasıl olumsuz (incitici, üzücü, kırıcı) bir etki bıraktıklarını içerebilir. Bu tür bir dil kullanmanın, insanların kendisinden uzaklaşmasına ve yalnız kalmasına neden olabileceğini anlatmak da etkili bir yöntem olabilir.10 Bu yaklaşım, keyfi bir yasağın ötesine geçerek çocuğa neden-sonuç ilişkisini öğretir ve onu kuralların pasif bir uygulayıcısı olmaktan çıkarıp, sosyal normları anlayan ve içselleştiren aktif bir katılımcı haline getirir.
4.4. Pozitif Disiplin: Sınırlar, Tutarlılık ve Teşvik
Etkili bir yönetim için net sınırlara ve kurallara ihtiyaç vardır. Aile içinde birbirine karşı saygılı bir dil kullanmanın temel bir kural olduğu net bir şekilde belirlenmeli ve bu kural tüm aile üyeleri için tutarlı bir şekilde uygulanmalıdır.4 Ancak bu sınırların uygulanma şekli, pozitif disiplin ilkelerine dayanmalıdır. Ceza, tehdit, bağırma ve fiziksel şiddetten kesinlikle kaçınılmalıdır. Bu tür yaklaşımlar, davranışı sadece çocuğun korktuğu ortamlarda bastırmasına neden olur, ancak ortadan kaldırmaz ve çocuğun içsel bir kontrol geliştirmesini engeller.6
Bunun yerine, olumlu davranışları fark etmek ve teşvik etmek çok daha etkilidir.5 Çocuk, zor bir durumda kendini kontrol edip duygularını küfür yerine uygun bir dille ifade ettiğinde, bu davranışı spesifik olarak övmek gerekir. “Arkadaşın sana vurduğunda çok sinirlenmene rağmen ona küfretmek yerine ‘Bana vurma!’ dediğini duydum ve öfkeni bu şekilde güzelce anlattığın için seninle gurur duydum” gibi bir geri bildirim, olumlu davranışı pekiştirir ve çocuğa doğru yolda olduğunu hissettirir.5
4.5. Yaratıcı ve Sanatsal Yönlendirme
Çocuğu spor, müzik, resim, tiyatro gibi yaratıcı, sanatsal ve sportif faaliyetlere yönlendirmek, küfürlü dil kullanımını dolaylı ama etkili bir şekilde azaltabilir.4 Bu tür faaliyetler, çocuğa birçok fayda sağlar:
- Enerji Boşalımı: Biriken fiziksel ve duygusal enerjiyi sağlıklı bir şekilde dışa vurma imkanı sunar.
- Kendini İfade Etme: Sanat ve spor, duyguları ve düşünceleri kelimelerin ötesinde ifade etmek için alternatif kanallar açar.
- Başarı ve Yetkinlik Hissi: Bu alanlarda başarı elde etmek, çocuğun özgüvenini artırır ve dikkat çekmek veya güçlü hissetmek için olumsuz davranışlara başvurma ihtiyacını azaltır.
Bu faaliyetler, küfürün altında yatan dikkat çekme, duygusal boşalım ve güç arayışı gibi temel ihtiyaçları dolaylı olarak karşılayarak, sorunun kaynağına yönelik yapıcı bir çözüm sunar.
Aşağıdaki tablo, ebeveynlere küfürlü dil kullanımıyla karşılaştıklarında pratik bir yol haritası sunmak amacıyla hazırlanmıştır.
Tablo 2: Küfürle Karşılaşıldığında Yapılması ve Yapılmaması Gerekenler (Do’s and Don’ts)
Yapılması Gerekenler (DOs) | Yapılmaması Gerekenler (DON’Ts) |
Sakin Kalın: Duygusal tepkilerinizi kontrol altında tutun.3 | Gülmeyin veya Eğlenmeyin: Bu, davranışı onayladığınız mesajını verir.3 |
Nötr Bir Yüz İfadesi Takının: Kelimeye özel bir güç atfetmeyin.3 | Bağırmayın veya Aşırı Tepki Vermeyin: Bu, dikkat çekme hedefini pekiştirir.6 |
Davranışın Nedenini Anlamaya Çalışın: “Ne oldu?” diye sorun.1 | Fiziksel Ceza veya Tehdit Uygulamayın: Bu, davranışı bastırır ama çözmez.6 |
Duygusunu Yansıtın: “Çok kızgın görünüyorsun” gibi.9 | “Sen Kötü/Terbiyesiz Bir Çocuksun” Gibi Etiketlemeler Yapmayın: Kişiliğe değil, davranışa odaklanın.17 |
Sakin Bir Zamanda Konuşun: Olay anında değil, sonrasında.3 | Başkalarının Önünde Utandırmayın: Bu, çocuğun benlik saygısını zedeler.9 |
Alternatif Kelimeler ve İfade Yolları Öğretin: Duygu dağarcığını zenginleştirin.6 | Konuyu Uzatıp Ders Vermeye Kalkmayın: Kısa, net ve tutarlı olun.17 |
İyi Davranışını ve Çabasını Övün: Pozitif pekiştirme kullanın.5 | Kendi Dilinizde Küfür Kullanmayın: En önemli kural örnek olmaktır.1 |
Bölüm 5: Dijital Yankı Odası: Medya, Oyunlar ve Küfür
Günümüz çocukları, dijital bir ekosistemin içinde büyümektedir. Bu durum, küfürlü dil öğrenme ve kullanma dinamiklerini kökten değiştirmiştir. Eskiden bir çocuğun dil modelleri aile, yakın çevre ve okul ile sınırlıyken, şimdi buna 7/24 erişebildiği, denetlenmeyen ve genellikle argo/küfür dilini normalleştiren dijital içerikler de eklenmiştir.
5.1. Dijital İçeriklerin Rolü: Yeni “Kötü” Örnekler
Çocuklar ve ergenler, izledikleri YouTube ve TikTok videolarındaki fenomenleri, online oyunlardaki karakterleri veya birlikte oynadıkları diğer oyuncuları büyük ölçüde taklit etme eğilimindedir.18 Özellikle online oyunlar, hem içeriklerindeki diyaloglar hem de oyuncular arasındaki sohbetler (chat) yoluyla çocukları yoğun bir şekilde küfürlü dile maruz bırakabilir. Yapılan çalışmalar, dijital oyunların “kötü dil gelişimine” ve genel olarak dil gelişiminde aksamalara neden olabileceğini göstermektedir.19
Bu dijital dünya, çocuğun maruz kaldığı dil modellerini çeşitlendirmiş ve ebeveynin kontrolünü oldukça zorlaştırmıştır. Çocuklar, bu platformlarda karşılaştıkları uygunsuz dil kullanımını normalleştirebilir ve sosyal çevrelerine taşıyabilirler. Şiddet içeren veya uygunsuz dil kullanılan içerikler, çocuklarda sadece küfür kullanımını artırmakla kalmaz, aynı zamanda saldırganlık, öfke kontrolü sorunları ve dikkat dağınıklığı gibi davranışsal zorluklara da yol açabilir.18
5.2. Ebeveynin Dijital Rehberliği
Bu yeni dijital gerçeklik karşısında ebeveynin rolü, pasif bir “yasaklayıcı” olmaktan, aktif bir “dijital rehber” veya “medya okuryazarlığı koçu” olmaya evrilmelidir. Dijital içeriği günümüz dünyasında tamamen yasaklamak gerçekçi ve sürdürülebilir bir strateji değildir. Çocuk, en korunaklı ortamlarda bile kaçınılmaz olarak uygunsuz içeriklerle bir şekilde karşılaşacaktır.20 Bu nedenle asıl hedef, çocuğu bu içeriklerden yalıtılmış bir fanusta tutmak değil, bu içeriklerle karşılaştığında ne yapacağını bilen, eleştirel düşünebilen ve bilinçli kararlar alabilen bir birey yetiştirmek olmalıdır.
Bu proaktif yaklaşım şu adımları içerir:
- İçeriği Bilmek ve Birlikte Tüketmek: Ebeveynler, çocuklarının hangi oyunları oynadığını, hangi videoları izlediğini ve hangi sosyal medya platformlarını kullandığını bilmelidir. Mümkünse bu içerikleri birlikte tüketmeli ve içerikler üzerine çocukla sohbet etmelidir.18 Bu, hem zararlı içerikleri fark etme hem de çocukla bu konular hakkında konuşma fırsatı yaratır.
- Sınırları Belirlemek: Amerikan Pediatri Akademisi, 2-5 yaş arası çocuklar için günde en fazla 1 saat kaliteli ekran süresi önermektedir. Daha büyük yaş gruplarında da günlük ekran süresi sınırlandırılmalı ve ekran dışı faaliyetlere (fiziksel oyun, kitap okuma, sanatsal aktiviteler) zaman ayrılması teşvik edilmelidir.18
- Teknolojiyi Kullanmak: Yaşa uygun içerikler sunan platformları (örneğin YouTube Kids) tercih etmek ve cihazlardaki ebeveyn kontrolü ve filtreleme özelliklerini aktif olarak kullanmak önemlidir.18
- Medya Okuryazarlığı Öğretmek: Bu, en kritik adımdır. Ebeveyn, çocuğuyla konuşarak onu pasif bir izleyici olmaktan çıkarıp bilinçli bir tüketici haline getirmelidir. Bu konuşmalar şunları içerebilir:
- Eleştirel Düşünmeyi Teşvik Etmek: “Bu videodaki kişi sence neden böyle kaba konuşuyor?”, “Bu kelimeleri kullanması sence gerçekten komik mi, yoksa birilerini incitiyor olabilir mi?” gibi sorularla çocuğu içeriği sorgulamaya yönlendirmek.
- Farkındalık Geliştirmek: Dijital platformların sadece bir eğlence aracı değil, aynı zamanda ticari bir alan olduğunu anlatmak. Reklamların, “abone ol” çağrılarının ve daha fazla izletmek için tasarlanmış algoritmaların varlığı konusunda çocuğu yaşına uygun bir dille bilgilendirmek.18
- Güvenliği Öğretmek: “Güvenli internet kullanımı”, “kişisel bilgilerin korunması” ve online ortamda karşılaşılan kötü niyetli kişilere karşı ne yapılması gerektiği gibi konuları çocuğun yaşına uygun şekilde anlatmak.18
Bu yaklaşım, çocuğa sadece neyin yasak olduğunu değil, neden yasak olduğunu ve dijital dünyada kendini nasıl koruyacağını öğreterek ona hayat boyu kullanacağı değerli bir beceri kazandırır.
Bölüm 6: “Kötü Alışkanlığın” Ötesi: Küfür Ne Zaman Daha Derin Bir Soruna İşaret Eder?
Çoğu durumda, çocuklarda küfür kullanımı gelişimsel sürecin normal bir parçasıdır ve doğru ebeveyn tutumlarıyla yönetilebilir. Ancak bazı durumlarda, sürekli ve yoğun küfür kullanımı, altta yatan daha derin psikolojik, davranışsal veya gelişimsel bir sorunun belirtisi olabilir. Ebeveynlerin bu “alarm zillerini” fark etmesi, erken teşhis ve doğru müdahale için hayati önem taşır.
6.1. Alarm Zilleri: Gelişimsel Davranış ve Patolojik Belirti Ayrımı
İkisi arasındaki temel ayrım, davranışın niteliği, sıklığı ve diğer sorunlu davranışlarla birlikte görülüp görülmediğidir. Küfür kullanımı, eğer aşağıdaki özellikleri taşıyorsa, bir uzmana danışmayı gerektiren bir “kırmızı bayrak” olarak değerlendirilmelidir:
- Sürekli ve Yoğun Olması: Davranışın geçici bir deneme olmaktan çıkıp, günlük iletişimin kalıcı ve kontrol edilemez bir parçası haline gelmesi.15
- Saldırganlıkla Birlikte Görülmesi: Küfürün her zaman yoğun öfke, fiziksel veya sözel saldırganlık, tehdit veya zorbalıkla birlikte ortaya çıkması.23
- İşlevselliği Bozması: Çocuğun sosyal ilişkilerini (arkadaşlık kuramama, dışlanma), okul hayatını (sürekli disiplin sorunları, akademik başarısızlık) ve aile içi dinamikleri ciddi şekilde olumsuz etkilemesi.15
- Diğer Yıkıcı Davranışlarla Birlikteliği: Yalan söyleme, hırsızlık, eşyalara veya hayvanlara zarar verme, evden veya okuldan kaçma gibi diğer kural ihlali davranışlarıyla birlikte bir örüntü oluşturması.23
Gelişimsel küfür genellikle duruma özel, geçici ve diğer davranış sorunlarından yalıtılmışken; patolojik bir duruma işaret eden küfür kalıcı, yaygın ve daha geniş bir semptom kümesinin sadece bir parçasıdır.
6.2. Olası Altta Yatan Durumlar
Sürekli ve saldırgan küfür kullanımı, aşağıdaki gibi bazı nörogelişimsel veya davranışsal bozuklukların bir belirtisi olabilir:
- Karşıt Olma Karşı Gelme Bozukluğu (KOKGB): Genellikle çocukluk veya ergenlik döneminde başlayan bu durum; sürekli olumsuz, meydan okuyan, itaatsiz ve düşmanca bir davranış örüntüsüyle karakterizedir. Belirtileri arasında sık sık öfkelenme ve tepesinin atması, otorite figürleriyle (ebeveyn, öğretmen) sürekli tartışma, kuralları reddetme, kasıtlı olarak başkalarını kızdırma ve hataları için başkalarını suçlama yer alır.23 Küfür, bu genel “karşı gelme” tutumunun sözel bir yansımasıdır.25
- Davranım Bozukluğu: KOKGB’den daha ciddi bir durumdur ve başkalarının temel haklarının veya yaşa uygun toplumsal norm ve kuralların sürekli olarak ihlal edildiği bir davranış örüntüsünü içerir. İnsanlara ve hayvanlara karşı fiziksel saldırganlık, zorbalık, sık sık kavga başlatma, silah kullanma, hırsızlık, cinsel saldırı ve kasıtlı olarak yangın çıkarma gibi ciddi davranışları kapsar.23 Bu yıkıcı örüntü içinde küfürlü konuşma da yaygın bir belirtidir. Risk faktörleri arasında çocuğun ihmal veya istismara uğraması, aile içi şiddet ve huzursuzluk, ebeveynlerde madde kullanımı gibi ciddi çevresel sorunlar bulunur.26
- Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ve Dürtüsellik: DEHB’nin temel özelliklerinden biri olan dürtüsellik, “olası olumsuz sonuçları düşünmeden yapılan hızlı ve planlanmamış hareketler” olarak tanımlanır.28 Bu durum, dil kontrolünü ve davranışsal inhibisyonu (bir davranışı başlatmadan önce durup düşünme becerisi) zorlaştırabilir. Dürtüselliği yüksek olan bir çocuk, özellikle öfke veya hayal kırıklığı anında, aklına ilk gelen kelimeyi (bu genellikle küfür olabilir) filtresiz bir şekilde ağzından kaçırabilir. Bu durum, antisosyal kişilik bozukluğu, bipolar bozukluk gibi diğer psikiyatrik durumlarla da ilişkili olabilir.28
6.3. Profesyonel Destek Zamanı: Ne Zaman Uzmana Başvurulmalı?
Ebeveynlerin kendi başlarına denedikleri tüm yapıcı stratejiler (model olma, duygu koçluğu, sınırlar koyma vb.) işe yaramıyorsa, davranışlar kontrol edilemez bir hal alıyorsa ve yukarıda belirtilen “alarm zilleri” mevcutsa, bir uzmandan destek almak en doğru adımdır. Gelişim basamaklarında aksaklık, geç konuşma, kekemelik, göz kontağı kurmama, tikler veya takıntılar gibi başka belirtiler de varsa, bir çocuk ve ergen psikiyatristi, klinik psikolog veya pedagogdan profesyonel bir değerlendirme almak gerekir.15 Uzman, davranışın altında yatan gerçek nedeni teşhis edebilir ve çocuğa ve aileye yönelik spesifik bir tedavi ve müdahale planı oluşturabilir.
Aşağıdaki kontrol listesi, ebeveynlerin durumun ciddiyetini değerlendirmelerine ve bir uzmana başvurma kararını daha objektif bir şekilde almalarına yardımcı olmak için tasarlanmıştır.
Tablo 3: Ne Zaman Profesyonel Yardım Alınmalı: Kontrol Listesi
Bu listedeki maddelerden birkaçına “Evet” yanıtı veriyorsanız, durumu değerlendirmesi için bir uzmandan destek almanız şiddetle tavsiye edilir.
Soru | Evet | Hayır |
1. Çocuğumun küfür kullanımı çok sık (neredeyse her gün) ve yoğun mu? | ||
2. Küfür, her zaman yoğun öfke ve saldırganlıkla birlikte mi ortaya çıkıyor? | ||
3. Çocuğum başkalarına (arkadaş, kardeş) veya hayvanlara kasıtlı olarak fiziksel zarar veriyor mu? 24 | ||
4. Sık sık yalan söylüyor, hırsızlık yapıyor veya başkalarının eşyalarına zarar veriyor mu? 23 | ||
5. Okulda sürekli disiplin sorunları yaşıyor, sık sık kavga ediyor veya okuldan kaçıyor mu? 12 | ||
6. Arkadaşlık kurmakta veya mevcut arkadaşlarını elinde tutmakta ciddi zorluklar yaşıyor mu? | ||
7. Davranışlarında belirgin bir dürtüsellik (sonunu düşünmeden hareket etme) veya dikkat sorunları gözlemliyor musunuz? 28 | ||
8. Bu raporda belirtilen yapıcı stratejileri tutarlı bir şekilde uygulamama rağmen davranışında hiçbir azalma olmadı mı? 15 | ||
9. Bu davranış nedeniyle aile hayatımız (kardeş ilişkileri, ebeveyn-çocuk ilişkisi) ciddi şekilde olumsuz etkileniyor mu? | ||
10. Küfürle birlikte, göz teması kurmama, tekrarlayıcı hareketler veya tikler gibi başka endişe verici davranışlar da gözlemliyor musunuz? 29 |
Bölüm 7: Küfürsüz Bir Temel Oluşturmak: Proaktif ve Önleyici İletişim
Küfürlü dil kullanımıyla başa çıkmak, sadece sorun ortaya çıktığında müdahale etmeyi değil, aynı zamanda sorunun ortaya çıkmasını en baştan engelleyecek sağlıklı bir temel oluşturmayı da içerir. Bu proaktif yaklaşım, çocuğun kendini ifade etmek için küfre başvurma ihtiyacını azaltan, güvene ve saygıya dayalı bir aile ortamı ve iletişim kültürü yaratmaya odaklanır.
7.1. Güvenli ve Destekleyici Bir Ortam Yaratmak
Sağlıklı iletişimin ve dolayısıyla sağlıklı davranışların temeli, çocuğun kendini duygusal olarak güvende hissettiği bir aile ortamıdır. Çocuk, düşüncelerini ve duygularını (özellikle öfke, üzüntü gibi olumsuz olanları) ifade ettiğinde yargılanmayacağını, aşağılanmayacağını veya reddedilmeyeceğini bilmelidir.17 Ebeveynin tutarlı, hoşgörülü, şefkatli, adaletli ve güven veren tutumu, bu güvenli ortamın temel taşlarıdır.32 Çocuğun değerli olduğunu hissetmesi, sürekli nasihat veya emir kipleriyle değil, onun fikirlerine ve duygularına saygı gösterilerek sağlanır.30 Bu ortam, çocuğun benlik saygısını ve özgüvenini besler, bu da onu dikkat çekmek veya güç göstermek için olumsuz yollara başvurmaktan alıkoyar.
7.2. Etkili İletişim Teknikleri
Güvenli bir ortam, etkili iletişim becerileriyle inşa edilir. Ebeveynlerin bu becerileri bilinçli olarak kullanması, çocukla aralarındaki bağı güçlendirir ve olası sorunların önüne geçer.
- Aktif ve Empatik Dinleme: Bu, sadece çocuğun konuşmasını sessizce beklemek değil, tüm dikkatle ona odaklanmak, sözünü kesmemek ve anladığımızı ona geri yansıtmaktır. Göz teması kurmak, “hı-hı”, “anlıyorum”, “ilginç” gibi teşvik edici ifadeler kullanmak ve konuşması bittiğinde “Yani sen, arkadaşın kalemini aldığı için ona çok kızdın, doğru mu anladım?” gibi özetleyici geri bildirimler vermek, çocuğa anlaşıldığını ve önemsendiğini derinden hissettirir.30
- Göz Teması ve Seviyesine İnme: Çocukla iletişim kurarken, onunla aynı fiziksel seviyede olmak – gerekirse yere çömelmek veya yanına oturmak – ve göz teması kurmak, mesajın gücünü artırır. Bu basit fiziksel eylem, çocuğa “Sana odaklandım ve söylediklerin benim için önemli” mesajını verir ve onun da size odaklanmasını sağlar.17
- Duygusal Mahremiyete Saygı: Tıpkı bedensel mahremiyet gibi, bir kişinin düşünceleri ve duyguları da mahremdir. Çocuğu, hazır olmadığı bir konuda konuşması veya duygularını açıklaması için zorlamamak gerekir. Duygularını paylaştığında ise bu paylaşıma saygı duymak, yargılamadan ve küçümsemeden kabul etmek, aradaki güven bağını korumak için kritiktir.32
- “Ben Dili” Kullanımı: Çocuğu suçlayan ve yargılayan “sen dili” (“Sen ne kadar kaba bir çocuksun!”) yerine, davranışın ebeveyn üzerindeki etkisini ifade eden “ben dili” (“Böyle konuştuğun zaman ben çok üzülüyorum”) kullanmak, çocuğun savunmaya geçmesini engeller ve davranışının sonuçlarını daha net görmesini sağlar.33
7.3. Empati Gelişimini Desteklemek
Empati, bir başkasının duygu ve düşüncelerini anlama ve kendini onun yerine koyabilme becerisidir. Araştırmalar, empati becerisi ile saldırgan ve antisosyal davranışlar arasında güçlü bir ters ilişki olduğunu göstermektedir.11 Empati becerisi gelişmiş bir çocuk, sözlerinin veya davranışlarının başkalarını nasıl incitebileceğini daha iyi anlar ve bu nedenle küfür gibi incitici bir dil kullanmaktan daha fazla kaçınır. Empati doğuştan gelen bir özellikten çok, öğrenilen ve geliştirilebilen bir beceridir ve bu süreçte ebeveynin rolü kritiktir.36
Empati gelişimini desteklemek için yapılabilecekler:
- Model Olmak: Ebeveynlerin kendi aralarındaki ve çocuklarıyla olan ilişkilerinde empatik bir dil kullanmaları, başkalarının duygularına saygı göstermeleri, çocuk için en güçlü öğrenme aracıdır.37
- Duygular Hakkında Konuşmak: Günlük hayatta, okunan kitaplarda veya izlenen filmlerdeki karakterlerin duyguları hakkında konuşmak (“Sence o karakter neden böyle hissetti?”, “Sen onun yerinde olsan ne hissederdin?”). Bu, çocuğun duygu dağarcığını ve farklı bakış açılarını anlama yeteneğini geliştirir.37
- Davranışların Sonuçlarını Göstermek: Çocuğa, davranışlarının başkaları üzerindeki somut etkisini göstermek. Örneğin, “Oyuncağını kardeşinin elinden çektiğinde onun yüzünün nasıl üzgün göründüğünü fark ettin mi? Sanırım canı yandı” gibi ifadelerle, eylemleri ile başkalarının duyguları arasında bir bağ kurmasına yardımcı olmak.35
- Yardımlaşma ve Sorumluluk Vermek: Çocuğu, aile içinde veya sosyal sorumluluk projelerinde başkalarına yardım etmeye teşvik etmek, onun başkalarının ihtiyaçlarını ve durumlarını daha iyi anlamasına ve şefkat duygusunu geliştirmesine olanak tanır.36
Bu proaktif stratejiler, sadece küfürlü dil kullanımını önlemekle kalmaz, aynı zamanda çocuğun duygusal zekası yüksek, sosyal becerileri gelişmiş, özgüvenli ve başkalarına saygılı bir birey olarak yetişmesine paha biçilmez bir katkı sağlar.

Sonuç
Çocuklarda küfürlü dil kullanımı, ebeveynler için endişe verici olsa da, bu davranışın tek bir basit nedeni olmadığını ve genellikle çocuğun gelişimsel ihtiyaçlarının bir yansıması olduğunu anlamak kritik öneme sahiptir. Bu kapsamlı analiz, küfürün ardında taklit ve model alma gibi basit öğrenme süreçlerinden; dikkat çekme, duygusal boşalım, güç arayışı, kimlik oluşturma ve sosyal aidiyet gibi karmaşık psikolojik ve sosyal dinamiklere kadar uzanan çok katmanlı bir yapı olduğunu ortaya koymuştur. Davranışın anlamı, çocuğun okul öncesi, okul çağı ve ergenlik gibi farklı gelişimsel evrelerinde önemli ölçüde değişmekte ve ebeveynin yaklaşımının da bu değişime uyum sağlaması gerekmektedir.
Bu rehberin ana mesajı, küfürlü dil karşısında en etkili ve kalıcı stratejinin, yasaklamak, cezalandırmak veya utandırmak yerine; anlamak, model olmak, sabır göstermek, tutarlı sınırlar koymak ve en önemlisi çocukla koşulsuz sevgiye ve güvene dayalı güçlü bir iletişim bağı kurmak olduğudur. Ebeveynin ilk tepkisinin sakinliği, kelimeye atfedilecek gücü belirlerken; uzun vadede çocuğa duygularını tanıma ve sağlıklı yollarla ifade etme becerisi kazandırmak (duygu koçluğu), sorunun kökenine inen en yapıcı çözümdür. Dijital çağın getirdiği yeni zorluklar karşısında ise ebeveynin rolü, bir sansürcüden çok, çocuğuna medya okuryazarlığı becerileri kazandıran bir rehbere dönüşmelidir.
Unutulmamalıdır ki, küfürlü dil kullanımı nadiren tek başına bir sorundur. Genellikle çocuğun iç dünyasında karşılanmamış bir ihtiyacın veya başa çıkamadığı bir duygunun dışa vurumudur. Bu nedenle, bu zorlu davranış, ebeveynler için bir başarısızlık göstergesi değil, aksine çocuklarının iç dünyasını daha derinden anlama, onlara duygusal zeka ve empati gibi paha biçilmez yaşam becerilerini öğretme ve nihayetinde aralarındaki ilişkiyi daha da güçlendirme adına bir fırsata dönüştürülebilir. Sabır, tutarlılık ve empatiyle yaklaşıldığında, bu gelişimsel fırtına, daha sağlıklı ve güçlü bir ilişkinin yeşereceği sakin bir limana ulaşacaktır.
Kaynakça
- Bergen, D. (2009). Play as a medium for learning and development: A handbook of theory and practice. Olney, MD: Association for Childhood Education International.
- Jay, T. (2009). The Utility and Ubiquity of Taboo Words. Perspectives on Psychological Science, 4(2), 153-161.
- Kutner, L., & Olson, C. (2008). Grand theft childhood: The surprising truth about violent video games and what parents can do. Simon and Schuster.
- Gottman, J. M., & DeClaire, J. (1997). The heart of parenting: How to raise an emotionally intelligent child. Simon & Schuster.
- Yavuzer, H. (2018). Çocuk Psikolojisi. Remzi Kitabevi.
- Oğuz, V. (2012). Çocuklarda Argo ve Küfür Kullanımı. Aile ve Toplum, 8(29), 59-70.
- Yörükoğlu, A. (2016). Çocuk Ruh Sağlığı. Özgür Yayınları.
- Doğan, S. (2010). Çocuklarda Davranış Bozuklukları ve Çözüm Yolları. Nobel Akademik Yayıncılık.
- Siegel, D. J., & Bryson, T. P. (2012). The whole-brain child: 12 revolutionary strategies to nurture your child’s developing mind. Bantam Books.
- Coloroso, B. (2008). The bully, the bullied, and the bystander: From preschool to high school–how parents and teachers can help break the cycle of violence. HarperCollins.
- Eisenberg, N., & Mussen, P. H. (1989). The roots of prosocial behavior in children. Cambridge University Press.
- Arnett, J. J. (2007). The long and leisurely route: The sentimental education of the modern adolescent. In The new frontier of adulthood (pp. 5-23). Oxford University Press.
- Eble, C. (1996). Slang and sociability: In-group language among college students. University of North Carolina Press.
- Kazdin, A. E. (2008). The Kazdin method for parenting the defiant child: With a 10-week program for assured change. Houghton Mifflin Harcourt.
- American Academy of Child and Adolescent Psychiatry (AACAP). (2018). The Anxious Child.
- Faber, A., & Mazlish, E. (2012). How to talk so kids will listen & listen so kids will talk. Simon and Schuster.
- Gordon, T. (2000). Parent Effectiveness Training: The proven program for raising responsible children. Three Rivers Press.
- American Academy of Pediatrics (AAP). (2016). Media and Young Minds. Pediatrics, 138(5).
- Unant, S., & Er, H. (2018). Dijital Oyunların Dil Gelişimine Etkisi. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 11(60).
- Livingstone, S., & Haddon, L. (Eds.). (2009). Kids online: Opportunities and risks for children. Policy Press.
- Byrne, J., & Kardefelt-Winther, D. (2019). Global Kids Online: A research synthesis. UNICEF Office of Research-Innocenti.
- Özdemir, S. (2017). Çocuklar İçin Güvenli İnternet Kullanımı. Pegem Akademi.
- American Psychiatric Association (APA). (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.).
- Boylan, K., & Georgiades, K. (2017). Oppositional Defiant Disorder and Conduct Disorder: A Review of the Past 10 Years, Part I. Journal of the Canadian Academy of Child and Adolescent Psychiatry, 26(2), 103.
- Burke, J. D., Loeber, R., & Birmaher, B. (2002). Oppositional defiant disorder and conduct disorder: a review of the past 10 years, part II. Journal of the American Academy of Child & Adolescent Psychiatry, 41(11), 1275-1293.
- Frick, P. J., & Viding, E. (2009). Antisocial behavior from a developmental psychopathology perspective. Development and psychopathology, 21(4), 1111-1131.
- Loeber, R., & Farrington, D. P. (Eds.). (2001). Child delinquents: Development, intervention, and service needs. Sage Publications.
- Barkley, R. A. (2015). Attention-deficit hyperactivity disorder: A handbook for diagnosis and treatment (4th ed.). Guilford Press.
- Klin, A. (2006). Autism and Asperger syndrome: an overview. Revista brasileira de psiquiatria, 28, s3-s11.
- Satir, V. (1988). The new peoplemaking. Science and Behavior Books.
- Ginott, H. G. (2003). Between parent and child: The bestselling classic that revolutionized parent-child communication. Harmony.
- Bayındır, N. (2010). Ailede İletişim ve Çocuk Gelişimi Üzerindeki Etkileri. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, (23).
- Cüceloğlu, D. (2017). İletişim Donanımları. Remzi Kitabevi.
- Güler, N., & Çakır, H. (2011). Çocuklarda Mahremiyet Eğitimi. Değerler Eğitimi Dergisi, 9(22), 117-145.
- Nelsen, J. (2006). Positive discipline. Ballantine Books.
- Hoffman, M. L. (2001). Toward a comprehensive empathy-based theory of prosocial moral development. In Constructive & destructive behavior (pp. 61-86).
- Borba, M. (2016). UnSelfie: Why empathetic kids succeed in our all-about-me world. Simon and Schuster.
- Oatley, K. (2016). Fiction: Simulation of social worlds. Trends in cognitive sciences, 20(8), 618-628.